Günlükten...


16/11/2008 - 16.11.2008 PAranoyak
Sevgili badik nereden nereyyee, nerdeeeeenn nereyeee... Bak işte nerdeeeen nereyeee.. bak yine yakalandım dışardaydım yine içeri girdim o kadar süre dışarda kaldım çenemeden ve yanaklarımdan bir sürü saç çıktı nası? hepsini koparmaya çalıştım ama çok canım acıdı bende onları geçen gün açık bir araba camının içine soktu şöföre dedim ki " penceri kapat sonra sür abi" adam bana ne dese beğenirsin? seni bilmem ama ben "lokum" dese beğenirim ama lokum demedi ne dedi biliyo musun "defol git lan deli" bana "lan" dedi inanabiliyo musun sevgili günlük bana lan dedi... "Lan" ne demek bilmiyodum ama çok kızdım ordan hemen kaçtım sonra yolda birine sordum "Lan" ne demek dedim "ağ bağlantısı" gibi birşey dedi ama benim örümcekle ne alakam vardı hiç bir şey anlamadım sonra bir polis beni kovalamay başladı onu daha iyi görmek için geri geri koşayım dedim ama birisine çarpıp düştüm çünkü arkamı göremedim ama eğer dönüp öbür tarafa doğru koşsaydım yine arkamı göremeyecektim bilmiyorum bir dahakine yan yan koşmayı denicem nası? sonra o polis beni yakaladı "ne zamandan beri seni arıyoruz deli" ben de "benim telefonum yok ki yalan söyleme" dedim ona ne kadaqr yalancı oldu bu insanlar sevgili günlük bana göz göre göre yalan söylüyo aramış mış... Artık devletin memurlarınada güven kalmadı sevgili günlük, zaten doktorların beni öldürmeye çalıştığını biliyorum bir de polisleri alet etmişler şimdi sıradaki kim? he? kim söyleyin bana? itfayeciler mi? offf sevgili günlük çok kızgınım çooookk... Sanki kuyruğuna sinek konan salladığı halde kuyruğundan sineği uzaklaştıramayan bir inek gibi hissediyorum kendimi zaten odamıda değiştirmişler buradaki adamlar, beni Kendini Tayyip Erdeoğan sanan bir adamın yanına koymuşlar bana sürekli "Velev ki, velev ki" deyip duruyor nası? ama ben yine kaçıcam sevgili günlük senide alcam yanıma tabiki hemen sayfanı kırıştırma sen benim tek dostumsun, dostum demişken burada napolyon diye bir arkadaşım vardı ya onu çıkarmışlar dışarı ailesi almış ama benim ne bir ailem var ne de iki ailem... Aslında bence var çünkü... Bilmiyorum ne dicektim unuttum heh şimdi aklıma geldi bence var ama söylemiyolar çünkü benim üzerimden para kazanıyorlar ben ne kadar kalırsam burda o kadar günlük ücret alıyolar yaaa tabiii... bakma bana öyle şaşkın çizgilerle gerçekten öyle diilse beni neden yine bu hastaneye getirsinler... Eminim şimdi bir yerden beni izliyorlardır bu napıyo diye... Size ne lan napıyosam yapıyorum size ne? parasıyla diil mi? nası? neyse sevgili günlük ben çok açım bugün bişey çorbası varmış bir de bişey varmış onları yicem neyse ney... şimdi sende açsındır? kapatiim mi seni nası? şaka yaptım sevgili günlük seni seviyorum ben yaa, tabi ekmeği elektrik prizine banar gibi seviyorum seni hani öyle bir şarkı var ya bize dinletmişlerdi burda hatırlıyor musun? neyse sanada birşeyler getircem ben şimdi gidiyorum kendine iyi bak dicem ama bakamazsın ki karanlık burası ... Bir ses duydum... dur.


Yıllar ikimizden de çok şeyler götürmüş


Sen yuva kurarken beni paramparça bölmüş :(

 Evet paramparça her bir zerremi başka şehirlere savurarak böldü hemde başımda bir ağrı var dünden beri son günlerde hep Teoman'ın bu şarkısını dinliyorum. Ulan içeyim istiyorum okuyucu anlıyor musun? İçeyim ve herşeyi unutayım diyorum ne kadarını unutabiliyoruz ki yaşadıklarımızın günler sayfa sayfa eksiliyor ve sen çaresizce bakıyorsun işte okuyucu böyle abartısız yazıyorum ölmek istiyorum.

 Yaşadım bir çok güzel şeyi yaşamadıörmeye dayam yaşamadım dersem yalan olur okuyucu ama işte üniverste yıllarını çok özlüyorum hemde çok evlenince ne olacak bilmiyorum benim halim o zaman daha monoton bir hayat yaşamaya başlayacağım işte ben buna katlanamam sonra yaşlanmadan ölmeyi çok istiyorum kendimi öyle görmeye dayanamam çünkü hayır dayanamam. Her yaşın ayrı bir güzelliği varmış bok ayrı bir güzelliği var yaşlılığın neyi güzel henüz 25 yaşındayım ama yine de ben ölmek için 30 yaşının ideal olduğunu düşünen biriyim. Çünkü böyleye yaşamak sadece acı verir sadece acı.

Hadi kalk gel



 GEL NE OLUR

Sensizliğe isyanı, başlatan gözlerimden
Dökülen yaşlarımı, silmek için gel n’olur.
Sabır taşı olsaydı, inan çoktan çatlardı
Hasretinden ne çektim, bilmek için gel n’olur…

Sonsuz mu bu geceler, neden geçmez bilemem
Çektiğim ızdırabı, düşmanıma dilemem.
İmkanı yok bir tanem, artık sensiz gülemem
Yüreğimde acıyı, bölmek için gel n’olur…

Geçti koca bir ömür, işte son nefesteyim
Duyarsa gelir diye, hâla o hevesteyim.
Biten ömre yanmamda, senden en son isteğim
Hiç olmazsa namaz'ım, kılmak için gel n’olur…


ERKEKLER HEP YALNIZ AĞLAR

Günlerdir sınırında yaşıyoruz aşkın
Günlerdir uçurumunda
Bu kaçıncı atışım kendimi
Kollarından yalnızlığa
Bu kaçıncı dargınlık
Bu kaçıncı barışma
Belli ki
Sensizliğe sürgün artık bu gözler
Sensizliğe sürgün bu dudaklar bu eller
Şimdi yorgun bir çınar gibi kalbim

Artık sana değil
Sensizliğe yaslanacağım
Hoşçakal güz çiçeğim hoşçakal
Seni artık
Göz yaşlarınla ıslanmış
Yastıklara bırakacağım

Oysa yıllarca
Yemyeşil bir orman köyünde sakladım gözlerini
Dağ başlarında çoban ateşleri yaktım üşümeyesin diye
Ellerine kör gecelerin karanlığında sarıldım
Ve haykırdım
En dipsiz kuyulara adını
Ezberlettim seni kurtlara-kuşlara
Sense beni sokaklara vurdun
Ve en zehir şarkılara


Bilirsin
Rüzğara bıçak
Yağmura ateş
Buluta kurşun işlemez
Sende öylesine vurdun ki beni
Artık bana
Hiçbir acı kar etmez
Neylersin
önce melekler terk etti bizi
Sonra masmavi düşler
öpüşler- gülüşler-çiçekler
Büyüsü kalmadı artık kavuşmaların
Bundan böyle
Bizi her köşede
Bambaşka bir cehennem bekler

Sen de bundan böyle
içi boş şarkılarla avut kendini
En ucuz aşklarla yıka kirli ruhunu
Açılırsın
Taşlar yosuna sarılır bilirsin
Sarmaşıklar duvarlara
Geceler karanlığa
Sende yalnızlığa sarılırsın
Ve kadınsın

Ağlayabilirsin gönlünce
Göz yaşların pınarlar misali çağlar
Unutma ki erkeğim ben
Ve erkekler hep yalnız ağlar.

A.S.ilkan

Deliyle konuştum





 Evet bir deliydi benim gibi, bugün belki sesini duyamadım ama onula yazıştım netten, adını sordum ve adımı söyledim.Bana sadece kendin ol dedi işte dizlerimin dermanı kalmadığı anda benim karanlık dünyama bir mum yakıp sonra da kayboldu belki yeniden konusuruz bilmiyorum.İlk defa onun gibi bir deliyle konusmuyordum aslında ; fakat uzun zamandır x'in gidişiyle dünyaya küsmüş gibiydim.Hiç bir şeyden zevk almaz mı insan okuyucu? Almıyordum evet hiç bir şeyden zevk almıyordum.Her şey o kadar bayağı geliyor ki eskiden öğrencilerime, yani sınıfa uçarak giden ben şimdi ayakları geri geri yürüyen bir adama dönmüşüm, meslekten
daha ilk yılımda bunalmış haldeyim anlayacağınız, sınıfın içinde bunalıyorum, öğretmenler odasında bunalıyorum, kantinde bunalıyorum, gerçi kantinde çay içmek hoşuma gidiyor ama yine de bu-na-lı-yo-rum.Gözler sahte bakıyor gözlerime, öğretmenler odasındaki toki ve araba muhabbetlerinden iğreniyorum midem bulanıyor, kendimi hemen dışarı atıyorum insanlar sadece ev ve araba için yaşar mı okuyucu yaşar mı lütfen söyleyiniz?.Evet maalesef hayatta başka hiç bir idealleri olmayan inasan sayısı çok fazla bunlardan benim çalıştığım okulda da olduğunu söyleme zorundayım, en büyük hayalleri tokiden ev almak ve son model bir araba.Böyle bir yerde insan nasıl hayal kurar? Gerçi öğretmen olmak güzel ama bayağılaşmış hayatlar arasında kendimi unutulmuş hissediyorum bu yüzden yakında bu okuldan tayin isteyeceğim yaşama hevesi olan insanların olduğu başka bir okul bulamazsam bırakacağım en sevdiğim mesleğimi ve arkasından başka bir ülkeye gideceğim özgürlüğün bol olduğu hayallerin gülünerek dinlenmediği bir ülkeye, çok büyük de hayalim yok aslında, sadece nefes almak istiyorum birazcık nefes ve yazmak istiyorum kitaplarımı elime alıp onlarla uyumak istiyorum


Kendime yolculuk yapmak istiyorum koşa koşa kendime gitmek... Belki Behlül gibi olacağım Harun Reşitler Olacak beni anlamayan ama ben kendimden özge, özüme gideceğim bütün seslere ve engellere rağmen yolculuğum devam edecek etmeli de...

Bir de iki çift laf edeceğim bu ülkedeki insanların beyinlerini öldürmek iseyen canilere... Bütün sesimle bağıracağım onlara, gerekirse küfürler savuracağım, susmayacağım okuyucu, sus-ma-ya-ca-ğım ve bütün gücümle yazacağım, heryere internete, gazetelere, sitelere, duvarlara yazacağım ilk yazımda şu olacak ''Nefes almama izin verin lütfen''...

Berber misiniz kasap mı?


Zaruri ihtiyaçlardan sayılmayan, ama öyle olan ihtiyaçlar var ya, hah işte ben onların ta... misal yemek, içmek, giyinmek, barınmak bunlar zaruri ihtiyaçlar. ama gel gör traş olmak, tırnak kesmek, saçlara jöle vurmak, kız geçerken dik durmaya çalışmak filan, bunlar da zaruri ihtiyaçlar esasında. bunlar lanet şeyler, yakılası yıkılası şeyler. özellikle de traş olmak. kadın veyahut erkek, her iki cinste ömürlerinin büyük bir kısmını o salonlarda geçiriyor.ve işin garip olan kısmı şu; ben daha berbere, kuaföre gidipte memnun olan görmedim. vallahi billahi görmedim. erkek diyor "saçımı tavuk götüne çevirdi" kadın diyor "kahküllerimi az al dedim subay traşı yaptı" saçlarım da çok iyi olmuş diyeni görmedim ben daha. peki siz berberler, ne yapıyorsunuz oğlum siz? neden bizim istediklerimizi yapmıyorsunuz. sizin az anlayışınızın... ben affedersin de. aklı baliğ olduğumdan beri yemin ediyorum korkar oldum berbere gitmeye, korkar oldum kısaltalım saçları demeye. bunun iki açıklaması olabilir. bir; berberlerin hepsinde tanrı kompleksi var. kendilerini tanrı sanıyorlar, yoktan birini var edemedikleri için, olanını kendi istekleri doğrultusunda tekrar yaratmaya çalışıyorlar. the sims oynarmış gibi, tanrıcılık oyunu bir nevi. iki; bu da yalnız ve güzel ülkemde meydana gelen her kötü olayın baş sorumlusu dış mihrakların olayı. insanlar güzel olmak için, ortamların lülesini emmek için berbere gidiyor. gidiyor ki güzelleşsin, saçı başı bakımlı olsun. biliyor kendisine neyin yakıştığını, istiyor ki ondan olsun, öyle olsun. sen diyorsun ki o berber rıfat amca, o berber ahmet abi. işte onlar hep amerika'nın ajanları. kendilerine gelen her müşteriyi berbat kesip biçiyorlar, sen sesini çıkartamıyorsun. inadına traş bittikten sonra parfümüydü kolonyasıydı boca ediyor, bitse de gitsek diyorsun. parayı verip hızlıca çıkıp olay mahallinden uzaklaştığında hemen saçlarını bozuyorsun. neden? çünkü insanların seni o iğrenç ötesi saç modeliyle görmesini istemiyorsun. peki buna sebep olan ne? işte o dış mihraklar insanlarımızın en naif, en hassas olduğu noktalardan biri, saçı olduğunu biliyor. ve ülkemize soktuğu bu berber/kuaför sandığımız ajanlar, insanların istediği gibi değil de, kendi çıkarları amaçları doğrultusunda traş ediyorlar. ki insanların özgüveni kalmasın, ki kendi saç baş dertlerine düşmüşken her söyleneli kayıtsız şartsız yerine getirebilsinler diye. amerika senin... be, ne pis memleketmişsin sen.

söyleyemedim(1)




Lisedeyken bir kız sevdim adı Zehra. Ben lise son sınıftaydım o yıl öss denen cellatla da tanışmama sebep oldu belki öss sınavının bana tek faydası Zehra'yı tanımamı sağlamış olmasıdır.
Hafta içi okula gidiyor, hafta sonu da dersaneye gidiyordum, aileme yük olmayayım diye bir de yurtta kalıyordum annemden uzak olmak, ona dokunamamak bana çok acı veriyordu işte böyle bir zamanda gerçek bir aşkı tattım.Gerçek aşk diyorum çünkü karşılıksız sevdim onu, hiç bir şey beklemeden; hatta sevgisini bile beklemedim ondan sadece sevdim sadece sevdim okuyucu.
Dersanenin ilk günüydü onu gördüğümde kalbim ilk kez bana yaşadığımı söyledi, nefes aldığımı o an gerçekten hissettim ve et yığını olmadığımın farkına vardım.
Zehra ne güzel isim dedim, Zehra ne güzel isim!
Böylece aşkla da tanışmış oldum, zaten kendisi bir daha çıkmadı içimden kanımda dolaştı durdu.
Devamı yarın okuyucu çünkü çok uykum geldi.
Uyuyunca belki rüyamda onu yeniden görürüm belki yeniden dünyaya lanet etmekten vazgeçerim...

Boşluk ve tutunmak






  Evet gecenin yarısında hala burdaysam sebebi bu kelimede gizli sanırım ''boşluk'' üstelik yarın sabah erkenden kalkıp okulgideceğim ve iğrenç bir şekilde yien tıraş olacağım hemde ayna karşısında aynadan nefret ettiğimi söylememiştim size dünyanın en yalancı eşyası benim için ayna insanı binbir kılığa sokuyor ve dalga geçiyor sanki insanın suratına gerçekleri toka gibi çarpıyor da çarpıyor.
Hayır fiziki olarak kendimi beğenmediğimden değil çocukluktan itibaren vücudumu her defasında farklı gösterdiği için kızıyorum aynaya hemde çok kızıyorum.

Böyle hayal etmemiştim aslında böyle bloglara yazı yazmak yerine kitaplara yazı yazmayı hayal etmiştim binlerce insanın beni okumasını bana mailler atıp her defasında cesur yazılarım için beni tebrik etmesini istemiştim.
İşte hayatım bir oda, bir tuvalet ve mutfak arasında geçen haytım.
Yine sahnede ben oyunun birinci perdesi yalnızlıktı ikinci perdede yine yalnızlığı oynamaya devam ediyorum.
Öğretmen olmak en büyük hayalimdi çünkü dünyanın en kutsal mesleğini yapacaktım evet oldum ama şimdi bırakmayı düşünüyorum.
Saedece öğretmenliği değil ülkemi, şehrimi her şeyi hatta kendimi bile terk etmeyi düşünüyorum.Sebep ne diye sorma okuyucu sebep çok açık ''boşluk'' dolduramadığım boşluklar...